6/14/2025

Fedaiyan Komünistler Birliği Örgütü (İran) - Barış Ancak Örgütlü Mücadeleyle Mümkündür


13 Haziran 2025  

Bu sabah,  13 Haziran 2025 tarihinde, İsrail'in İran'ın askeri, nükleer ve telekomünikasyon altyapısına yönelik ülke çapında ve organize saldırıları başladı ve devam ediyor. İslam Cumhuriyeti rejiminin İsrail şehirlerine yönelik misilleme füze saldırıları bölgede yıkıcı bir savaşın daha fitilini ateşledi.

Siyonist rejimin ABD'nin açık koordinasyonu ve üç Avrupa hükümetinin açık desteğiyle İran'a yönelik saldırısı, sadece nükleer müzakerelerin fiilen sona ermesi değil; aynı zamanda bölgeyi yıkıcı bir savaşın eşiğine sürüklemek üzere önceden planlanmış bir projenin son adımıdır. ABD ile beş tur süren sonuçsuz müzakerelerin hemen ardından İran'ın nükleer programına karşı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu'nda bir kararın kabul edilmesi, önceden kararlaştırılmış olan saldırıyı meşrulaştırmak için sadece bir “diplomatik maske” idi.

Böyle bir anda ihtiyatlı analizlere ya da hayali umutlara bel bağlanamaz. Savaş başladı ve ilk saatlerde açıkça görüldüğü üzere, ilk kurbanlar, nükleer politika kararlarında ya da askeri yanıtların oluşturulmasında hiçbir rolü olmayan, ancak her zaman yaptırımların, sansürün, yoksulluğun ve baskının hedefi olan ve şimdi bombalanan siviller oldu.

Son yirmi yıldır nükleer programı siyasi avantaj elde etmek, ülke içindeki baskıyı meşrulaştırmak ve yıkıcı yaptırımlara zemin hazırlamak için bir araç olarak kullanan İslam Cumhuriyeti'nin iktidar yapısı, artık bırakın asıl düşmanı olan emekçi kitleleri, kendi komutanlarını bile İsrail devlet teröründen koruyamayacak kadar güçsüzdür.

Bu proje, “ulusal bağımsızlık ve güvenliği” sağlama bahanesi altında, tecrit, yaptırım, baskı, yolsuzluk ve izolasyonla ağırlaşan sömürüyü yoğunlaştırmak ve İslam Cumhuriyeti'nin toplumsal taleplere yanıt vermedeki yetersizliğini örtbas etmek için bir bahaneden başka bir şey olmamıştır. Bugün Natanz'a yapılan saldırı ve radyoaktif maddelerin açığa çıkma ihtimali, onlarca ilde kentsel altyapının hedef alınması ve vatandaşların güvenliğine yönelik artan tehditle birlikte bu politikaların sonuçları açıkça görülmektedir.

Meşruiyetten yoksun, halktan intikam almak isteyen bir hükümet

İnternetin kapatılması, savaş karşıtı aktivistlerin baskı altına alınacağı tehdidi, hapishanelerin ziyaretçilere kapatılması ve kamusal alanlardaki boğucu atmosferin yoğunlaştırılması, hükümetin mevcut krizde hiçbir payı olmayan insanlardan intikam alma kararlılığının işaretleridir. Yabancı müdahalesi ve Devrim Muhafızları komutanlarına yönelik suikast, iç baskı ve polisiye ortamın yoğunlaştırılması için yeni bir bahane haline gelmiştir. Toplumsal destekten yoksun bir rejim, asıl düşmanını her zaman coğrafi sınırlarda değil, sokaklarda, üniversitelerde, fabrikalarda ve vatandaşların evlerinde arar.

Bu koşullarda, faşist İsrail antitesinin açık ve koşulsuz bir şekilde kınanması gereken askeri saldırısına karşı herhangi bir duruş, ancak İslam Cumhuriyeti, monarşistler, Halkın Mücahitleri ve savaş çığırtkanı milliyetçilerle net bir sınır çizilmesi ile birlikte olduğunda gerçek bir anlam ve geçerliliğe sahiptir. Tel Aviv ve Washington'dan Farsça yayın yapan uydu kanallarına kadar İran'ı bombalamak için ağızlarından köpükler saçanlar, en az baskıcı iktidar rejimi kadar halk düşmanıdırlar.

Gerçek yanıt, birini diğerine karşı desteklemek değil, ne rejim reformu yanılsamasına ne de dış müdahale umuduna değil, ezilen ve sömürülen halk kitlelerinin kendi kaderlerini belirleme konusundaki örgütlü gücüne dayanan örgütlü ve amaç odaklı bir mücadeleyi sürdürmek için devrimci bir sol cephede örgütlenmeye ve birleşmeye çalışmaktır.

Pasiflikten inisiyatife

İşçi sınıfı içinde gerçek kökleri olan devrimci bir partinin yokluğunda, mevcut dağınık toplumsal güç kendini bir örgütlülüğe dönüştürmeyecektir. Ancak bu gerçek pasiflik için bir bahane olmamalıdır. Mevcut kritik anda sol, sosyalist ve anti-kapitalist güçlerin görevi, sekterlikten ve aşındırıcı rekabetten kaçınarak ve geniş ve birleşik bir devrimci sol cephede birliğe doğru ilk adımları atarak işyerlerinde ve hayatın içinde inisiyatifi ele geçirmektir.

Savaşın, ölümlerin, baskı ve zulmün son bulması ancak kitlelerin örgütlenmesine bağlıdır.

Kapitalist düzenin sürekli savaş, ayrımcılık, yoksulluk ve yerinden edilme ürettiği bir dünyada barış ahlaki bir slogan değil, ancak kapitalist baskı ve sömürüye, tahakküm ve şiddete dayalı yapıları yıkmaya yönelik siyasi ve sınıfsal bir mücadelenin sonucu olabilir. Bugün bu mücadele İran'da, Gazze'de ve dünyanın dört bir yanında iç içe geçmiş durumdadır. Dolayısıyla İran'daki özgürlük ve sosyal adalet mücadelesini emperyalizme ve Siyonizme karşı küresel dayanışmayla birleştirmek, sosyalist umudu ve bölgesel ölçekte devrimci bir alternatifi yeniden inşa etme sürecinin bir parçasıdır.

Şimdi bunu açıkça söylemenin zamanıdır:

Savaşa değil, rejime değil;

Ne yaptırımlara ne de dış müdahaleye;

Ne baskıya ne de sessizliğe.

Sınıf mücadelesine ve toplumsal devrime evet 

Radikal dönüşüm için kitleleri örgütlemenin güçlü rüzgarı

Fedaiyan Komünist Birliği Örgütü 


kaynak: https://fedayi.org
çeviri: Enternasyonal Marksist-Leninist Arşiv