9/30/2025

Filipinler Komünist Partisi - Filipinler’deki 21 Eylül Protestolarının Tarihi Önemi ve Perspektifleri

yazar: Marco Valbuena (Filipinler Komünist Partisi Baş Enformasyon Sorumlusu)

22 Eylül 2025 

Filipinler Komünist Partisi, Marcos rejimi altında hükümetin yolsuzluklarına karşı dün düzenlenen kitlesel protesto gösterileri dolayısıyla Filipin halkını ve onların kitle örgütleri ile ittifaklarını kutlar. Raporlar en az yüz bin kişinin Manila'daki Luneta Parkında bir araya geldiğini ve Kilise önderliğindeki EDSA toplantısının yanı sıra ülke çapında çok sayıda şehir ve ildeki irili ufaklı kitlesel eylemleri de içeren protesto mitinglerinin ana kütlesini oluşturduğunu gösteriyor.

Dünkü kitlesel gösteriler ve günler öncesinden artan sayıdaki protesto eylemleri derin bir tarihi öneme sahiptir:

1. Göstericiler sıkıyönetim ilanının 53. yıldönümünü anmıştır. Bu, Filipin halkının Marcos'ların 14 yıllık diktatörlüğü altında iktidarın kötüye kullanılmasını ve hırsızlığı unutmadığının bir göstergesidir. Mitingler, Marcos Jr.'dan devralınan yolsuzluk ve baskı mirasına direnme kararlılıklarının bir kez daha teyididir.

2. Dün ve önceki haftalarda düzenlenen kitlesel eylemler, Marcos ve yandaşlarının utanmaz yolsuzlukları sayesinde pandemnin ve sosyal medyanın yarattığı kopukluktan ve uyuşukluktan uyanan öğrencilerin ve gençlerin yaygın katılımına tanık oldu. Artık bürokrat kapitalizme ve çürümüş yönetim sistemine karşı filizlenen bir gençlik isyanı var. Onlara dini liderler ve gruplar, sel mağdurları da dahil olmak üzere kentli yoksul topluluklar, küçük meslek sahipleri, işçiler ve kokuşmuş sistemden bıkmış diğer kesimler de katıldı.

3. Protestocular Marcos'u, siyasi himaye ve milyarlarca peso rüşvet karşılığında anormal sel kontrolü ve diğer altyapı projelerini hayata geçirdiği ve finanse ettiği için Yolsuzluk ve Faşizmin Kralı olarak suçladılar. Bu durum, Marcos'un kendisini halkın öfkesinden korumak için “yolsuzlukla mücadele” adı altında dikkatle planladığı tüm halkla ilişkiler kampanyasının, halkın Marcos'tan hesap sorma isteğini bastırmak için Sara Duterte başkanlığı hayaletini ortaya atan Akbayan ve diğer uzlaşmacı politikacıların yardımına rağmen başarısız olduğunu göstermektedir.

4. Marcos'un hırsızlığı, kendisinin ve Sara Duterte'nin müteahhitlerden milyonlarca “kampanya bağışı” aldığına ve daha sonra büyük devlet ihaleleriyle ödüllendirildiğine dair raporlarla ortaya dökülmeye başladı. Marcos, Duterte'leri sel kontrol projelerinden milyarlarca rüşveti cebe indirdikleri için ifşa etmeye çalışırken, şimdi kendisi de Malacañang tarafından serbest bırakılan fonları kullanan senatör ve kongre üyeleriyle bunların “gözde projelerinde” işbirliği yaptığı için ifşa ediliyor. Halkın güveninin tamamen yitirilmesiyle birlikte, Marcos, Duterte ve tüm yandaşlarının istifası ya da görevden alınması talebiyle protestoların daha da artması an meselesidir.

5. Ülke genelinde, başlıca şehirlerde ve il merkezlerinde düzenlenen gösteriler ve diğer eylem biçimleri, her kesimden ve yaştan on binlerce kişinin kendiliğinden katılımını sağlamıştır. Önümüzdeki aylarda kitlesel eylemlerin kırsal bölgelere, özellikle de insanların rüşvet karşılığı yapılan kötü planlanmış ve anormal altyapı projelerinin neden olduğu büyük sel felaketlerinden zarar gördüğü bölgelere yayılması kaçınılmazdır. Bu sözde “kalkınma projeleri” plantasyonların ve maden işletmelerinin girişine ve genişlemesine hizmet etmekte, arazileri gasp etmekte, çevreyi talan etmekte ve milyonlarca insana büyük zorluklar getirmektedir.

6. Mendiola'daki örgütlü mitingçiler konuşmalarını bitirmek üzereyken, çoğu işsiz ve işçi sınıfı topluluklarından gelen birkaç yüz gençten oluşan bir grup saflardan ayrılarak polise taş atmaya, reklam panolarını kırmaya ve Recto Caddesi boyunca ateşler yakmaya başladı. Bu, onların Marcos'u ve onun hükümet hırsızları çetesini koruyan faşist polise karşı öfkelerini ifade etme ve karşılık verme yoluydu. Bu polisler, mahalleleri kilit altına almakla ve ezilen gençlere karşı kötü muamele etmekle ün salmış polislerdir. Marcos'un protestoları cezalandırma emri üzerine faşist polis acımasız bir güç ve baskıyla karşılık verdi, yaklaşık iki yüz protestocuyu keyfi olarak tutukladı ve birçoğu polisin tartaklaması sonucu yaralandı. Bu bastırma eylemleri gençlerin haklı isyan ateşini körüklemekten başka bir işe yaramadı. Dün Mendiola'daki meydan okuma eylemleri, yozlaşmış ve faşist devletin kendilerine ve ailelerine uyguladığı ölüm, çaresizlik ve şiddete karşı umutsuz ama cesur bir direniş gösterisiydi. Bu gençler, siyasi eğitim yoluyla, faşist devlet şiddetine karşı savaşmanın bir aracı olarak militan örgütlü direniş ve devrimci şiddete duyulan ihtiyacı kolayca anlayabilirler.

7. Dünkü büyük gösteriler, merkezinde ulusal demokratik güçlerin yer aldığı kitlesel protesto hareketinin güçlü bir şekilde yeniden canlanmasına işaret etmektedir. Bu gösteriler, 2013 yılında Aquino 2 hükümetine karşı domuz fıçısı meselesi [Filipinler hükümetinin öncelikli kalkınma projelerine harcama yapmak üzere Kongre'nin her üyesine tahsis edilen toplu bir fon olan Öncelikli Kalkınma Yardım Fonu'nu (halk arasında "domuz fıçısı" olarak anılmaktadır) kötüye kullandıkları iddiasıyla ortaya çıkan siyasi skandal kastedilmektedir. -ç.n.] nedeniyle düzenlenen protestolardan ve 2016 yılındaki “Marcos No Hero” [“Markos kahraman değildir”] protestolarından bu yana düzenlenen en büyük gösterilerdir. Bu yeniden canlanma son derece önemlidir çünkü son birkaç yıldır devlet güvenlik güçlerinin kitle liderlerini ve aktivistleri bastırmak, taciz etmek, damgalamak ve şiddetle saldırmak için gösterdiği amansız çabaların ardından gelmiştir. Kitlesel gösteriler hem ekonomik ve siyasi krizin nesnel koşullarının hem de yurtsever ve demokratik örgütlü güçlerin özenli çalışmalarının bir ürünüdür. Şiddetli devlet baskısı karşısında bile, halkın sosyal adalet ve gerçek demokrasi özlemlerini ilerletmek için halkı uyandırma, örgütleme ve harekete geçirme ve geniş ittifaklar ve ağlar kurma konusunda sebat etmişlerdir.

8. Marcos'un sözde soruşturulması, yolsuzluğun gerçek boyutlarını ve bürokrat kapitalistlerin ve kartellerin alçakça faaliyetlerine doğrudan katılımını örtbas etmeyi amaçlamaktadır. Marcos ifşa olmaktan kaçınmaya çalıştıkça, halkı sokağa çıkmaya daha fazla itiyor. Halkın yolsuzluk karşıtı hareketindeki yükseliş önümüzdeki haftalarda ve aylarda daha da büyük bir zemin kazanacak. Ve Marcos'un kendisi de halkın protestolarının hedefinde olacak.

9. Yaygın protestolar o kadar büyük bir güç biriktirebilir ki, kitlesel bir halk başkaldırısına dönüşebilir ve Marcos'ları, Duterte'leri ve yolsuzluktaki tüm suç ortaklarını iktidardan düşürebilir. Filipin halkı 1986 ve 2001 EDSA isyanlarında iki kez böyle bir güce sahip olmuştur. Filipin halkı bu tür olasılıklar için hazırlanmalıdır. Ayrıca geçmiş deneyimlerden ders almalı ve tüm sistemi yıkmaya yetecek devrimci gücü biriktirene kadar, yolsuzluk ve suiistimalle mücadele güçlerini kullanmalarına izin verecek gerçek adalet ve daha fazla demokrasi için mücadele etmeye hazır olmalıdırlar.

10. Yükselen protestolar, egemen sistemi kuşatan ekonomik ve siyasi kriz karşısında Filipin halkının derinlerde yatan hoşnutsuzluğunu yansıtmaktadır. Bu, yolsuzluktan ve yarı sömürge ve yarı feodal sistemin kötüleşen hastalıklarından muzdarip geniş halk kitlelerinin yaygın duygularının bir tezahürüdür. Kötüleşen toplumsal krizin ortasında, Filipin toplumunun ezilen kesimleri emperyalizme, feodalizme ve bürokrat kapitalizmine son verme ve ulusal demokrasi için mücadele etme çağrılarına aktif olarak yanıt vermektedir.

11. 21 Eylül kitlesel gösterileri, dünya genelinde gençlerin ve halkların büyüyen isyanının bir parçasını oluşturmaktadır. Filipinli gençler, yakın zamanda Endonezya ve Nepal'de, daha önce de Kenya ve Afrika'nın çeşitli ülkelerinde, hükümetlerin yüksek bürokratlarının yolsuzlukları, büyük sosyal eşitsizlikler, ağır adaletsizlikler ve siyasi baskı gibi konularda gençlerin gerçekleştirdiği gösterilerden ilham aldılar. Buna karşılık, 21 Eylül gösterileri ve bürokrat kapitalizme karşı büyüyen hareket de dünyanın dört bir yanındaki gençlere ve insanlara güç istismarcılarına, baskıcılara ve sömürücülere karşı ayaklanmaları için ilham verecek ve onları harekete geçirecektir.

12. Yolsuzluğa karşı protestolar, daha fazla kesim, özellikle de işçiler, mahallelerdeki yarı-proleter işsiz kitleler ve kırsal kesimdeki köylü kitleleri harekete katıldıkça daha da güç kazanacaktır. Halkın çoğunluğunu oluşturanlar bunlardır. Bürokrat kapitalizm ve yolsuzlukla ilgili öne çıkan meseleleri düşük ücretler, işsizlik, toprak gaspı ve ekonomik mülksüzleştirme gibi somut sorunlarıyla ilişkilendiren kültürel ve eğitim faaliyetlerine giderek daha fazla maruz kaldıkça sayılarının artacağı kesindir.

13. Öğrenciler ve gençler, protestoların mevcut yükselişinde önemli bir rol oynamaya devam edecektir. Güç kazanmak için sınıflarının dışına çıkmalı, kitlelerden öğrenmeli ve kentlerdeki yoksul topluluklar ve fabrikalardaki insanlarla birleşmelidirler. Ayrıca Filipin toplumunun durumu hakkında daha geniş bir perspektife sahip olabilecekleri kırsal bölgelere de gitmelidirler. Çürümüş bürokratik kapitalist, emperyalist egemenliği altındaki ve geri kalmış yarı feodal sistemin neden olduğu hastalıkları somut olarak bizzat kendileri araştırmalı ve görmelidirler. Bunu yaparak, yolsuzluğa karşı duydukları entelektüel öfkeyi, halka hizmet etmek ve gerçek özgürlük ve demokrasi özlemleri için mücadele etmek üzere daha kapsamlı ve uzun vadeli bir bağlılığa dönüştürebilirler.

14. Dün ve geçtiğimiz haftalardaki protesto göstericileri, Marcos'ları, Duterte'leri ve yolsuzluğa bulaşmış tüm devlet suçlularını suçlamanın ötesinde, açıkça iktidardaki bürokrat kapitalist ve yeni sömürgesel rejimin değişmesini istemektedir. Sistemin değiştirilmesi yönündeki talepleri, Filipinler'de ulusal demokratik mücadelenin yürütülmesi için elverişli koşulların varlığının şüphe götürmez bir kanıtıdır. Yaygın protestolar devrimcilerin kararlılığını daha da güçlendirmiştir. Devrimciler, siyasi eğitim yürütmek ve Ulusal Demokratik Cephe'nin farklı yeraltı devrimci örgütlerini genişletmek için canla başla çalışmalıdır. Yeni Halk Ordusu'nun [Filipinler Komünist Partisi’nin önderliği altındaki silahlı güçler -ç.n.] kızıl savaşçıları da kitlesel gösterilerden ilham aldılar ve halkın devrimci değişim özlemini gerçekleştirmek için halk savaşı yürütmeye şimdi daha da kararlılar.

kaynak: https://philippinerevolution.nu/statements/historical-significance-of-the-september-21-protests-and-prospects-beyond

çeviri: Enternasyonal Marksist-Leninist Arşiv


9/20/2025

Nepal Devrimci Öğrenci Cephesi - Nepal Bağlamı: Emperyalist Komplo ve Karşısında Devrimci Potansiyel

10 Eylül 2025

Nepal'deki son gelişmelerle ilgili olarak Hindistan'dan Devrimci Öğrenci Cephesi (RSF) tarafından yayınlanan bir makalenin gayri resmi çevirisini sizlerle paylaşıyoruz. Son haberimizden bu yana ölü sayısı güncellendi: en az 51 kişi öldü ve 1.300'den fazla kişi yaralandı. Eski Başyargıç Sushila Karki yeni bir Başbakan olarak atandı.

Nepal'de devam eden kitlesel isyan bağlamında Hindistan sosyal medyasında ilginç bir ‘Ram-Sol’ [Nepal'in başkanı Ram Chandra Poudel, daha önce Nepal Kongre Partisi'nin bir parçasıydı - İngilizceye çevirenin notu] birlikteliği görülüyor. Komplo tacirleri de dahil olmak üzere “solcular” zaten her yerde CIA'in elini görüyorlar (Nepal'deki olaylarda CIA'in parmağı olmadığı iddia edilmiyor, bu daha sonra tartışılacak), ancak RSS [Rastriya Samachar Samiti, Nepal'deki ana medya kuruluşu - İng. ç.n.] - ABD'nin evcil hayvanı, bir süredir eski sahibinden doğru düzgün yem alamadığı için, onlar bile ‘CIA-CIA’ diye bağıranlara katıldılar. Peki, olayların arkasında sadece CIA mi var? Bütün yaşananlar ‘ince bir tasarım’ın sonucu mu? Nepal'deki kitlesel isyan, Nepal hükümetinin 26 sosyal medya uygulamasına yasak getirmesiyle başladı. Ancak bu sadece bir bahaneydi. Bir süredir Nepal sosyal medyasını takip edenler, sosyal medya yasağı bastırıldıktan sonra bile iki kelimenin ortaya çıktığını biliyor. Kim bu 'Nepo Baby'ler [Nepal’de hükümet çevrelerindeki yaygın nepotizm (akraba, eş-dost kayırmacılık) nedeniyle önde gelen politik figürlerin çocukları bu şekilde adlandırılmaktadır ve bunların ultra-lüks yaşamları ezici çoğunluğu yoksullukla boğuşan olan halk kitleleri arasında büyük tepki çekmektedir - Türkçeye çevirenin notu]? Bu soruya cevap aramadan önce Nepal'in yakın tarihinden biraz bahsetmek gerekiyor.

Nepal şu anda sözde ‘demokratik bir cumhuriyet’ ancak 21. yüzyılın başında bile Nepal kralın yönetimi altındaydı. Emperyalizmin simsarı ve feodalizmin hamisi olan bu monarşi, Nepal halkı için kan emici bir sülük gibiydi. 20. yüzyılın sonunda, tüm sömürü sistemlerini kökünden söküp atma hayaliyle Nepal halkı, monarşi de dahil olmak üzere Nepal'in halk düşmanı eski devlet sistemini kökünden söküp atmak amacıyla devrimci bir halk savaşına girişti. Devrimci komünistlerin önderliğinde örgütlenen bu halk savaşı Nepal monarşisinin temellerini sarstı. Monarşinin gerçek sponsorları, yani çeşitli emperyalist devletler, IMF-Dünya Bankası gibi yağmacı çevreler ve Nepal'deki kan emici büyük bürokratik burjuvazi ve büyük toprak ağaları, kralın sürdürülmesi durumunda Nepal halkının tüm yağma sistemlerini yok edeceğini fark ettiler. Bu güçler Nepal Kongresi, “Nepal Komünist Partisi (Birleşik Marksist-Leninist)”, [Şimdiye kadar Başbakan olan KP Sharma Oli'nin liderliğini yaptığı parti - İng.ç.n.] vb. gibi parlamenter partiler tarafından temsil ediliyordu. Tüm bu şeytani güçler ve onların vekili olan parlamenter partiler, Nepal'in devrimci halk savaşı önderliğinin bir bölümünü, yani Prachanda-Oli-Baburam Bhattarai vb. ortakları haline getirmeyi başardılar. Bu birleşik çevre, yeni bir toplum inşa etmek için mücadele eden Nepal halkının gözüne toz atarak, sadece monarşinin sona ermesinin Nepal halkının tüm sorunlarına köklü bir çözüm sağlayacağını söyleyerek propaganda yapmaya devam etti!

Nepal monarşisi 2008 yılında resmen devrildi. Ama bu ne anlama geliyordu? Monarşinin yıkılmasıyla Nepal'de sözde ‘parlamenter demokrasi’ kuruldu, ancak Nepal halkının temel sorunlarının hiçbiri çözülmedi. Aksine, tıpkı Hindistan'daki ‘parlamenter demokrasi’ gibi, kralsız Nepal'de de büyük bürokratik burjuvazi, büyük toprak ağaları ve şirketler tarafından beslenen binlerce küçük ve büyük ‘kral’, parlamenter parti lideri yetişti. Bunlar halkı yağmalama konusunda eski krallardan bile daha yetenekli hale geldiler. Büyük arabaları, büyük evleri ve yabancı bankalara yatırılmış muazzam varlıkları vardı. Öte yandan Nepal halkı bu kadar kan dökerek hiçbir şey elde edemedi. Kralsız Nepal'in bu taçsız kralları 'Nepo Baby’lerdir. Nepal'de sözde ‘parlamenter demokrasi’ kurulduğundan beri Nepal halkı bu ‘Nepo Baby’ler tarafından bir baskı ve sömürü ağına hapsedilmiştir. Bu kitlesel isyana katılan sıradan insanların öfkesi tam da bu ‘Nepo Baby’lere yönelmiştir.

Peki, CIA Nepal'deki olaylara müdahil olmuyor mu?

Elbette oluyor. Çeşitli sağcı şeytani güçlerin, Nepal halkının bu çürümüş ‘parlamenter demokrasi’ modeline karşı haklı öfkesini istismar ederek, son birkaç yıldır kamuoyunu monarşiyi geri getirmek lehine şekillendirmeye çalıştığı unutulmamalıdır. 'Hami Nepal' adlı yabancı finansmanlı ‘apolitik’ bir STK, Nepal'deki kitle hareketinin merkezi olarak ortaya çıkmıştır. Emperyalistlerin tıpkı Bangladeş'te olduğu gibi Nepal için de ‘ince bir tasarımı’ olduğu açıktır. Komplocu “sol” güçler hakkında bir şeyi bilmek önemlidir. Emperyalizmin kamplarından birinin etkisi altındaki bir ülkede devlete karşı haklı bir halk öfkesi ortaya çıktığında, o kampın rakip kampı her zaman bu halk öfkesini kendi çıkarlarının gerçekleşmesi için yanlış yönlendirmeye çalışmıştır. Başka bir deyişle, bu tür emperyalist komplolar yeni bir şey değildir. Peki böyle bir durumda gerçek komünistlerin görevi ne olmalıdır? Böyle bir durumda devrimci komünistler tam olarak Bolşeviklerin 1917 Şubat Devrimi sırasında yaptıklarını yapmalıdır. Yani, emperyalistlerin iç çatışmalarından yararlanarak, ‘'ince tasarım’' tuzağını bozmak ve halkın haklı kitlesel öfkesine devrimci bir yön vermek. Komplo tüccarı “solcular”, Rusya'da çarlığa son vermek için mücadele eden Rus halkına yönelik bazı emperyalistler tarafından ‘'ince bir tasarım’' yapıldığını bilmiyor olabilirler. Bakalım Lenin bu bağlamda ne demiş?

"Ancak savaşın başlarındaki yenilgiler kargaşayı hızlandıran olumsuz bir faktör olsa da, İngiliz-Fransız finans kapitali, İngiliz-Fransız emperyalizmi ve Rus Oktobrist-Kadet sermayesi arasındaki bağlantı, Nikolay Romanov'a karşı bir komplonun doğrudan örgütlenmesi yoluyla bu krizi hızlandıran bir faktördü.

Durumun bu son derece önemli yönü, bilinen nedenlerle, İngiliz-Fransız basını tarafından örtbas edilmekte ve Almanlar tarafından kötü niyetle vurgulanmaktadır. Biz Marksistler gerçekle bilincimiz açık bir şekilde yüzleşmeli ve ne birinci grup emperyalist savaşçıların yalanlarıyla, resmi şekerli diplomatik ve bakanlık yalanlarıyla ne de diğer savaşçı gruptaki mali ve askeri rakiplerinin sırıtmalarıyla kafamızın karışmasına izin vermemeliyiz. Şubat-Mart Devrimi'ndeki olayların tüm seyri açıkça göstermektedir ki, II. Nikolay (ve umarız ki sonuncusu olacaktır ve biz de böyle olmasına çalışıyoruz) ile II. Wilhelm arasında “ayrı” anlaşmaları ve ayrı bir barışı engellemek için uzun süredir en umutsuz çabaları sarf eden İngiliz ve Fransız elçilikleri, ajanları ve ‘bağlantıları’ ile birlikte, Oktobristler ve Kadetlerle, generallerin bir bölümü ve ordu ve Petersburg garnizon subaylarıyla birlikte, Nikolay Romanov'u tahttan indirmek amacıyla doğrudan bir komplo düzenlediler." - V.I. Lenin, Uzaktan Mektuplar

Umutsuzluk içinde olan “sol” partiler, “ince tasarım” ve “kumpas” saplantısı içindedirler ve halka, her şeyden önce kendi siyasetlerine güvenmeyi bilmemektedirler. Bu ‘ince tasarım’ halkın haklı öfkesini kullanıyor olsa bile, toplumsal değişim mücadelesi halka ve devrimci komünist siyasete güvenerek verilmelidir. Nepal halkının bu isyanı haklıdır. Eğer emperyalistlerin ‘ince tasarımı’ gerçekten engellenmek isteniyorsa, o zaman temel görev Nepal devletini desteklemek değil, Nepal devletine karşı devam eden savaşta işçi-köylü-orta sınıfın çıkarları doğrultusunda birleşik devrimci alternatif bir güç merkezi inşa etmek olmalıdır.

Dün, 9 Eylül'de, revizyonist "Nepal Komünist Partisi" lideri Başbakan K.P. Oli istifa etti ve ordunun yardımıyla ülkeden kaçtı. Tarihsel bağlamda 9 Eylül aynı zamanda Mao Zedung Yoldaş'ın ölüm yıldönümüdür. Bu tarihsel bağlamı akılda tutarak, Mao Yoldaş'ın sözlerini bugün tekrar tekrar vurgulamak gerekiyor: “Marksizm birçok ilkeden oluşur, ancak son tahlilde hepsi tek bir cümleye geri getirilebilir: isyan etmek haktır.”

Yazar: Soumyadeep Kanji

kaynak: https://redherald.org/2025/09/13/revolutionary-students-front-context-nepal-imperialist-plot-vs-revolutionary-potential
yazının orijinali Nepal Devrimci Öğrenci Cephesi'nin yayın organı 'Çatrafauj'da yayınlanmıştır: 
https://chhatrafauj.wordpress.com/2025/09/10

çeviri: Enternasyonal Marksist-Leninist Arşiv