12/15/2024

Komünist Platform (Norveç) - Batılılar Suriye'deki “ılımlı” kelle avcılarını alkışlıyor



Jan R. Steinholt, Revolusjon*

11 Aralık 2024

Kasaplar Suriye’nin kadavrasını pay ediyor. Carlos Latuff tarafından çizilmiştir.

Suriye trajedisi İsrail için bir ödül, Direniş Ekseni için ise stratejik bir yenilgidir. Aynı zamanda Rusya için de stratejik bir yenilgidir, Ukrayna'da olası bir barış çözümüyle telafi edilebilecek olsa bile.

Kana susamış cihatçı komutan ve “emir” Ahmed al-Sharaa, daha çok bilinen adıyla Ebu Muhammed el Colani, Suriye'nin yeni devlet başkanı olmaya hazırlanıyor. Suriye'de Esad ailesinin ve Baas Partisi'nin dönemi sona erdi ve Batı, cihatçıların Şam'a girmesini büyük bir coşku ve tezahüratla kutluyor.

Mayıs'ta acımasız emir, Aralık'ta pragmatik ve ılımlı isyancı

El Colani, El Kaide'nin resmi Suriye kolu olarak kurduğu kötü şöhretli Nusra Cephesi'nin isim değiştirmiş hali olan Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) lideridir. Bu olay 2011 yılında, Iraklı El Kaide lideri El Bağdadi'nin doğrudan emriyle, sözde Arap Baharı Şam'a ulaştığında, Bağdadi'nin Irak Şam İslam Devleti'ni (IŞİD) ilan etmesinden iki yıl önce gerçekleşti. Colani o kadar kana bulandı ki 2017'de ABD Colani’nin nerede olduğuna dair bilgi için 10 milyon dolar ödül koydu.

Aranan kafa kesiciden ılımlı kurtarıcıya dönüşüm

Artık bunun bir önemi yok. Neredeyse tüm Batı medyasına ve devlet başkanlarına göre birdenbire bir kahraman ve kurtarıcı haline geldi. Seçilmiş Başkan Donald Trump kısmi bir istisna. X'te (eski adıyla Twitter) “Unutmayın, tüm bu insanlar binalarımıza uçak göndermek istiyor” yorumunu yaptı.

Kötüden çok daha kötüye

Medyada çizilen anlatı, şu anda Moskova'ya sığınmış bulunan Beşar Esad'ın Suriye'yi ekonomik olarak yerle bir eden bir canavar olduğu yönünde. Halkı açlığa mahkum eden Batı yaptırımlarından ve kuzeydoğudaki ABD işgalcilerinin ülkenin petrol kaynaklarını ele geçirip çaldıklarından hiç söz edilmiyor.

Batı'nın ve İsrail'in yeni hamisi, Nusra Cephesi'nin eski lideri HTŞ komutanı Colani ile kıyaslandığında Esad ailesi pazar okulu öğretmenleri gibi görünüyor. [HTŞ çatısı altında bir araya gelen -ç.n.] 37 farklı silahlı grup, siyasi muhaliflerin, Hıristiyanlar, Aleviler ve diğer dini azınlıkların ve birbirlerinin kafalarını kesmeye başladığında, milyonlarca Suriyelinin eski yozlaşmış rejimi bile özleyebilecekleri düşünülemeyecek bir şey değildir.

Baba-oğul Hafız ve Beşar Esad onlarca yıl boyunca baskıcı bir rejimi yönettiler. Ayrıca, Suriye laikti (Esad ailesi Alevi dini azınlığa mensuptu) ve Baas Partisi'nin Suriye'si nesiller boyunca bir dizi Filistinli direniş örgütü için nispeten güvenli bir sığınak oldu. Rejimin baskısı genel olarak örgütlü muhalefeti kapsamakla birlikte öncelikli olarak İslamcı ve mezhepçi hareketlere yönelmiştir.

Esad tuzağa düştü

13 yıldır İsrail ve Katar tarafından finanse edilen terörist gruplara karşı verilen savunma mücadelesi, Esad'ın iki cepheli bir savaş başlatmasını etkili bir şekilde engelledi. Suriye, Siyonist devlete topyekûn savaşa girmek için bir bahane vermekten korktuğu için, İsrail'in Suriye topraklarına yönelik düzenli füze ve hava saldırılarına yıllarca karşılık vermeden katlandı. Eğer Suriye düşmana askeri olarak karşı koyacak cesarete ve kapasiteye sahip olsaydı, Suriye, Filistin ve Lübnan'daki durum farklı olabilirdi. Şu andakinden daha kötü veya daha iyi olabilirdi. Hangisi olurdu asla bilemeyeceğiz.

Suriye, Türkiye, İran ve Rusya arasındaki Astana görüşmelerinin ardındaki fikir, Türkiye'nin İdlib'deki HTŞ çetelerini kontrol altında tutacağı ve böylece Esad'ın güvenliğini sağlayacağı şeklindeydi. Suudi Arabistan ve diğer Arap devletleri Suriye'yi 2023'te yeniden birliğe dahil ettiklerinde Esad'ın bir tuzağa düşürüldüğüne işaret eden birçok gösterge var. Şam rejimi bu diplomatik yumuşamanın Körfez ülkelerinin İslamcı uzantılarının Suriye'de iktidarı devirmeye yönelik yeni girişimlerine karşı bir sigorta poliçesi olduğuna inanıyordu. Bu nedenle İran ve Rusya'nın askeri desteğini sonuna kadar reddettiği söyleniyor. Ve bir noktadan sonra geri dönmek için iş işten geçmişti. 

Rus yenilgisi

29 Kasım gibi geç bir tarihte Ruslar Esad'ı, belki de Tartus'taki deniz üssü ve Hmeymim'deki hava üssünü güvence altına almanın bir parçası olarak, sözümona daha “meşru” isyancı gruplarla müzakere etmeye ikna etmeye çalıştı ancak Esad bunu reddetti. Rusya'nın Lazkiye vilayetindeki üslerin akıbeti konusunda yeni rejimle anlaşmaya vardığı ve diplomatik söylemini değiştirdiği bildiriliyor.

Üsler 1971'den bu yana Rusya'nın ve eski Sovyetler Birliği'nin bölgedeki tek doğrudan askeri dayanağı konumundaydı. Bunları kaybetmek Rusya için önemli bir yenilgi olacaktır. Ancak Rusya için BRICS ittifakının geleceği gibi daha da önemli şeyler söz konusu. Rusya’nın ortak devlet olarak gördüğü Türkiye, BRICS devletleri olan Rusya, Çin ve İran ile doğrudan bir çarpışmaya girme rotasında. ABD ve NATO'nun diğer uzantıları olan Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri de BRICS üyesi. 

Suudi Arabistan çuvallamazsa, eski Türk-Amerikan rüyası olan Katar'dan Türkiye'ye Suriye toprakları üzerinden bir petrol ve doğalgaz boru hattının önü açılmış olacak. Bu hat hem İran hem de Rusya'dan gelen petrolün yerini alabilir. Esad bu planlara ayak diredi. Katar da Suriye'deki vekil milislerine daha fazla para ve silah aktararak karşılık verdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Katar Emiri Al Sani'nin Müslüman Kardeşler aracılığıyla kurulan ilişkiler de dahil olmak üzere çeşitli düzeylerde müttefik oldukları unutulmamalıdır.

Ukrayna için pazarlık

Bazı kaynaklar Vladimir Putin ile Washington'daki yeni Trump yönetimi arasında gizlice bir anlaşma yapıldığına inanıyor. Kısaca, Trump'ın Ukrayna'nın Rusya'nın taleplerini büyük ölçüde karşılayan bir barış anlaşmasına girmesini sağlaması karşılığında Rusya'nın ABD'nin Orta Doğu'da istediğini yapmasına izin vereceği (İran muhtemelen önemli bir istisna olmak kaydıyla) söyleniyor.

Söylentiler, Trump'ın sosyal medyada yaptığı ve müstakbel ABD başkanının Ukrayna'da ateşkes çağrısında bulunduğu ve gönülsüz Volodimir Zelenski'nin ağzından Ukrayna'nın zayıflamış bir Rusya ile barış anlaşması yapmak istediğini söylediği bazı açıklamalarla destekleniyor.

Batılı ve Norveçli siyasetçiler ve “uzmanlar” sinyalleri aldılar ve şimdi söylemlerini buna göre uyarlıyorlar. Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide, son iki yıldır duymaya alıştığımız zorunlu savaş çığlıklarının aksine, “barış çözümü” ve “Ukrayna” gibi kelimeleri aynı paragraf içinde kullanmaya başladı. Oysa aynı Eide'nin “Rusya ve Ukrayna arasında bir uzlaşma istemiyoruz” demesinin üzerinden sadece iki ay geçti. Barış anlaşması [Rusya’ya verilmesi düşünülen -ç.n.] bir ödündür.

Filistin için bir geriye gidiş

“Suriye'de yaşananlar Lübnan'daki Hizbullah ve özellikle de Filistin direnişi için ciddi bir geriye gidiştir. Suriye, İran'dan Lübnan'a silah sevkiyatı için çok önemli bir geçiş güzergahı olmuştur.

İdlib'den başlayan yıldırım harekâtı Türkiye, İsrail ve ABD ile yakın işbirliği içinde gerçekleşti. İsrail'in aylardır Suriye hedeflerini her gün bombalaması ve Türkiye'nin baskısı şeklindeki başlangıç, Suriye'de bir tür güç paylaşımına yönelik Türk-Siyonist planına tanıklık etmektedir. Her ne kadar Pentagon ve CIA, Suriyeli, Türkmen ve Kürt milislerden oluşan kendi savaşçı gruplarını beslese de, bu Türk-Siyonist planı ABD tarafından da desteklenmektedir. Türkiye ve ABD, terör örgütlerinin boşluğu doldurmasını önlemek için Suriye içinde “kendi” himaye ettikleri güçler lehine bombalama ve topçu saldırıları gerçekleştiriyor!

Kökleri El Kaide'ye dayanan “İslamcılar” hakkında komik olan şey, Siyonist İsrail devletiyle hiçbir anlaşmazlıklarının olmamasıdır. Aksine onlar için İsrail; Şii ağırlıklı “Direniş Ekseni”ne, özellikle de İran, Hizbullah, Irak'taki Şii milisler ve Gazze'deki Sünni Hamas'a karşı mücadelede bir müttefik ve dosttur.

İsrail doğuya doğru genişliyor

“Kurtarıcılar” Şam'ı alır almaz İsrail, her zamanki gibi bütün uluslararası hukuku ihlal ederek Golan Tepelerindeki tampon bölgeyi işgal etti. Şam'ın “kurtarılmasından” bu yana İsrail, HTŞ, SMO ve ÖSO terör gruplarının en ufak bir tepkisiyle karşılaşmadan Suriye'de yüzlerce hedefi vurdu. İsrail medyası hava saldırılarını, ülkenin hava kuvvetlerinin tüm tarihi boyunca gerçekleştirdiği en büyük saldırılar olarak tanımlıyor. Bu da bir şey ifade ediyor. Donanma da füze saldırılarına katıldı ve Suriye'nin deniz kuvvetlerini imha etti. Saldırıların bahanesi silah stoklarının “yanlış ellere” geçmesini önlemek. İsrail'in “isyancılara” yaptığı silah ve teçhizat sevkiyatının izlerini silme çabası içinde olması da bir o kadar muhtemeldir. İsrail güçlerinin Suriye başkentinin birkaç mil batısına kadar ilerlediğine dair çeşitli haberler gelmektedir. Norveçli BM elçisi Geir O. Pedersen'in İsrail'e saldırıları durdurması için yaptığı çağrılar şu ana kadar karşılık bulmadı.

Suriyeliler zararına gerçekleştirilecek Büyük İsrail

İslamcıların Şam'ı ele geçirmesinden iki gün sonra İsrail'in uluslararası alanda yargılanmak üzere aranan kişi durumundaki Başbakanı Benjamin Netanyahu 99 gün aradan sonra ilk basın toplantısını düzenledi.

Netanyahu, “Söz verdiğim gibi Orta Doğu'nun çehresini değiştiriyoruz” dedi. İsrail Devleti onlarca yıldır görülmedik şekilde bölgemizdeki bir güç olarak konumunu sağlamlaştırıyor.” “Kim bizimle işbirliği yaparsa büyük kazançlar elde eder. Kim bize saldırırsa büyük kayıplar yaşar” dedi ve hem İsrail'in hem de Suriyelilerin yararına olacak farklı bir Suriye görmek istediğini sözlerine ekledi.

Bu mesajdan, Büyük İsrail'in Suriyeliler zararına gerçekleştirileceği sonucunu rahatlıkla çıkarabiliriz. Ya Şam'ın önde gelenleri İsrail'in dediğini yapacak ya da İsrail, ABD ve NATO'dan, iktidara getirdikleri teröristlere karşı yeni bir “terörle savaş” bekleyeceğiz.

* Revolusjon, Norveç'te faaliyet yürüten Komünist Platform-Marksist-Leninistler örgütünün yayın organıdır. 
kaynak: https://www.revolusjon.no/globalt/midtosten/vestlig-jubel-for-moderate-hodekappere-i-syria
çeviri: Enternasyonal Marksist-Leninist Arşiv


Not: Bu belgede dile getirilen bazı görüşler Enternasyonal Marksist-Leninist Arşiv'in görüşleriyle örtüşmeyebilir. Bilgilendirme amacıyla Türkçeleştirilmiştir. Saptadığınız çeviri hatalarını veya belgenin içeriğiyle ilgili eleştirilerinizi imlarchive1917@gmail.com e-posta adresimize iletebilirsiniz.