5/13/2024

Bikram Mohan (Revolutionary Democracy) - Ukrayna’daki durum üzerine

çeviri: Birlik ve Mücadele, Sayı 46, Haziran 2023, yazının Revolutionary Democracy dergisinin Eylül 2022 tarihli sayısında yayımlanan İngilizce orijinali için bkz. https://revolutionarydemocracy.org/rdnsv1n2/UkraineMohan.html 

not: çeviride "{}" içinde yapılan düzeltmeler ve alternatif çeviriler Enternasyonal Marksist-Leninist Arşiv'e aittir. 

GİRİŞ

Lenin’in emperyalizm teorisi, kapitalizmin gelişiminin en yüksek aşaması olarak, kapitalizmin emperyalist savaşlara girme konusundaki temel ihtiyacını ortaya koymuştur. Kautsky ve sosyal-şovenizmin diğer savunucularının aksine Lenin, Birinci Dünya Savaşı’nı açıkça emperyalist bir savaş olarak tanımladı. Ayrıca emperyalist savaşlara ilişkin Bolşevik tutumun ne olması gerektiği ve bu savaşların üretim araçlarının özel mülkiyeti ile nasıl bağlantılı olduğu konusunda da çok netti:

“Ve bu bilanço gösteriyor ki, üretim araçlarında özel mülkiyet düzeni var olduğu sürece, bu ekonomik temel üzerinde, emperyalist savaşlar mutlak biçimde kaçınılmaz olacaktır.” (V.I. Lenin, “Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması” kitabının Fransızca ve Almanca baskılarının önsözü. (Lenin, Seçme Eserler, Progress Publishers, 1963, Moskova, Cilt 1.)

Lenin’in emperyalizm teorisi, tek ülkede sosyalist inşa döneminde ve ülkelerin uluslararası kapitalizm sisteminden ayrılıp Halk Demokrasileri kurduğu savaş sonrası dönemde Stalin tarafından daha da geliştirildi. Bazıları, İkinci Dünya Savaşı’nın sonucu ve kapitalist ve sosyalist kamplar arasındaki çelişkiler nedeniyle, kapitalist ülkeler arasındaki çelişkilerin artık emperyalist savaşlara yol açmayacağını savundu. Stalin, kapitalist ülkelerin savaşlara başvurmak da dahil olmak üzere diğer kapitalist ülkelerle pazarlar için mücadele etmeye devam edeceğini göstermiştir:

“Savaşın kaçınılmazlığını ortadan kaldırmak için, emperyalizmin kendisinin ortadan kaldırılması gerekir.” (J.V. Stalin, “SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları”, Foreign Language Press, Pekin, 1972.)

Bu kategorik ifade, emperyalist aşamadaki kapitalizm var olmaya devam ettiği sürece savaşların kaçınılmazlığını sorgulamaya pek yer bırakmaz. Bugün kapitalizm sistemi, kapitalizmin krizlerin temel nedenlerini çözmedeki yetersizliği nedeniyle daha da şiddetlenen yeni bir ekonomik ve siyasi kriz dalgasından geçmektedir. Kovid-19 pandemisi kapitalizmin ekonomik krizini önemli ölçüde ağırlaştırmış ve emekçi kitlelerin konumunu kapsamlı bir şekilde etkilemiştir. Bununla birlikte, emperyalistler arası çelişkilerin artması kaçınılmaz hale gelmekte ve emperyalist güçler arasında açık bir askeri çatışma olasılığı gerçeğe dönüşmektedir. Ukrayna’daki askeri çatışma, Ukrayna’nın emekçi kitlelerinin emperyalist güçlerin saldırganlığının hedefinde olduğu, emperyalist güçler arasındaki fiili bir çatışma olarak görülebilir.

Daha önce pek çok kişi, 1989-1991 döneminde revizyonist sistemin çöküşü ve Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte NATO’nun varoluş gerekçesinin ortadan kalkacağını iddia etmişti. NATO dağılmamakla kalmadı, başta Doğu Avrupa olmak üzere tüm dünyada genişlemeye devam etti. NATO saldırı savaşlarına girmeye devam etmiş ve Rusya Federasyonu ve Çin ile çatışmalarını arttırmıştır. NATO özellikle Rusya Federasyonu sınırlarına doğru sistematik olarak genişlemektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Kiev rejimi de dahil olmak üzere bazı Doğu Avrupalı müttefikleri yıllardır Rusya Federasyonu ile çatışmalarını arttırmaktadır.

RUSYA’NIN UKRAYNA’YI İŞGALİNİN EMPERYALİST KARAKTERİ

Rusya Federasyonu’nun Marksist-Leninist güçleri için Ukrayna’daki sözde özel askeri operasyonun emperyalist ve saldırgan karakterini kabul etmek elzemdir. Bu operasyon, Rus kapitalizminin Ukrayna’daki ekonomik çıkarlarını korumayı amaçlayan emperyalist bir saldırı eylemidir. Putin rejiminin, Rusça konuşan halkın Ukraynalı sağcı ve neo-faşist milliyetçiliğin elinden çektiği acılar konusunda gerçek bir kaygısı yoktur. Ne Kırım’ın ilhakı ne de Doğu’daki Donetsk ve Lugansk Halk Cumhuriyetlerinin (her ne şekilde olursa olsun) desteklenmesi, Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak altını oymaktan ve bu ülkedeki Rus şirketleri için pazar ve hammadde güvencesi sağlamaktan başka bir amaç taşımaktadır. Rusya Federasyonu için özellikle önemli olan, Ukrayna ve diğer ülkelerin Rus enerji kaynaklarına bağımlılığını korumaktır.

Putin’in neo-liberal kapitalizm modeli ciddi bir kriz içinde. Bu durum, Kırım’ın ilhakı ve Kovid-19’un ardından uygulanan Batı yaptırımlarıyla daha da kötüleşmiştir. Putin’in ekonomisi geri döndürülemez bir düşüş içinde ve bu nedenle Rus kapitalizminin, NATO’nun doğuya doğru genişlemesi ve Kiev rejiminin çatışmacı tutumu tarafından kışkırtılmış olsa da bir savaşa ihtiyacı vardı.

30 yıllık yıkıcı reformların ardından, Rus emekçi kitlelerinin geniş katmanları Sovyet geçmişine sempati duymaya başladı. Büyük Yurtseverlik Savaşı sırasında Nazi Almanyası ve Avrupa faşizmine karşı kazanılan zafer, modern Rus değerler sistemi ve ulusal gururu için özel bir öneme sahiptir. Bu zafer, bir işçi ve köylü devleti olarak Sovyetler Birliği’nin büyüklüğünü simgelemektedir. İçgüdüsel bir anti-komünist olmasına rağmen Putin, propagandasında bilinçdışı {subliminal} Sovyet yanlılığını benimsemek zorunda kalmıştır. Sovyetlerin faşizme karşı kazandığı zaferin anılması bugün Putinizm için önemli hale gelmiştir {merkezi önemdedir}.[1]

Bu, Rus kapitalizminin zayıflığı nedeniyle ortaya çıkan bir çelişkidir. Bununla birlikte, bu bilinçdışı {subliminal} Sovyet yanlılığı ve Rus emekçi kitlelerinin yaygın anti-faşist duygularına hitap edilmesi emperyalist bir savaş yürütmek için kullanılmaktadır. Sözde özel operasyonun Ukrayna’yı “askerden arındırma” ve “Nazilerden arındırma” amacı taşıdığı iddia edilmektedir. Gerçekten de, aşağıda görüleceği üzere, Ukrayna ordusunda sağcı milliyetçilik ve neo-faşist ideoloji yaygındır; Rusça konuşanlar yıllardır Rusofobik ve faşist saldırganlığın hedefindedir. Bununla birlikte, Putin rejimi Ukrayna’yı Nazilerden arındırmak için ahlaki, etik veya siyasi bir konumda değildir, çünkü onun gerçek niyeti bir ülkeyi zapt etmek ve ekonomik egemenliğini dayatmaktır. Nitekim Putin’in kendisinin de Wagner grubu ve Rus sağcı milliyetçi örgütler gibi neo-faşist örgütlerle bağlantıları vardır. Putin bilinçli bir anti-komünisttir ve ideolojisi özünde Sovyet karşıtıdır. Sovyet sembolizmine ve Sovyet tarihine yönelik liberal tutumu, ideolojik görüşlerinde potansiyel bir U dönüşü spekülasyonuna yol açmıştır. Durum kesinlikle böyle değil, zira Sovyet yanlısı duyguların yeniden canlanmasını kendi siyasi amaçları için fırsatçı bir şekilde kullanıyor.

Bununla birlikte Putin, savaş propagandasının merkezi bir unsuru olarak bilinçdışı {subliminal} Sovyet yanlısı bir mesajla savaş yürütüyor. Rus askeri kazanımları giderek yavaşlarken ve Ukrayna harekâtının uzadığı görülürken, Sovyet sembolizmi giderek daha sık ve daha yoğun bir şekilde ortaya çıkıyor. Üzerinde orak ve çekiç bulunan kızıl zafer bayrağı[2] sahada daha sık görülüyor. Rus medyası, Ukrayna silahlı kuvvetlerinin kovulduğu şehirlerde ve yerleşim merkezlerinde kızıl zafer bayrağının ortaya çıktığı gerçeğini görmezden gelmiyor.[3] Uluslararası uzay istasyonundaki Rus kozmonotlar, güçlü bir sembolik değer taşıyan kızıl zafer bayrağını uzayda açtılar.[4] Putin bununla Rus halkını, bu savaşın Batı tarafından desteklenen ve beslenen Ukrayna’daki faşist saldırganlığa karşı yürütülen haklı bir savaş olduğu fikri etrafında toplamaya çalışıyor. Putin kendisini Avrupa faşizminin saldırganlığına karşı Rusya’nın kurtarıcısı olarak pazarlıyor. Bir dereceye kadar, günümüz Rusya’sında Stalin’e duyulan saygı derecesine erişmek için kendini bilinçaltında konumlandırıyor. Burada Putin’in ideolojisi ve siyasi hedeflerinin Lenin ve Stalin’in Sovyetler Birliği’nin görkemli geçmişiyle hiçbir ilgisi olmadığını altını çizmek büyük önem taşıyor.

Putin rejimi, esas olarak Rusya Federasyonu Komünist Partisi (RFKP) tarafından temsil edilen revizyonist SBKP’nin mirasçılarıyla ittifak kurmuştur.[5] RFKP, savaş yanlısı söylemini Ukrayna’da faşizmin ve Batı saldırganlığının kökünü kazıma ihtiyacı etrafında kuruyor[6] ve böylece açıkça savaş çabasının yanında yer alıyor. Dahası, RFKP Ukrayna’daki askeri operasyonun sonuçlandırılmamasının Rusya için ciddi sonuçları olacağında ısrar etmektedir.[7] Revizyonizm, tarihsel dönem ya da gelişim aşaması ne olursa olsun, her zaman sermayenin yanında ve nihayetinde işçi sınıfının çıkarlarına karşıdır. Bugün RFKP, modern revizyonizmin Sovyetler Birliği’nde ve diğer Doğu Bloku ülkelerinde işçi sınıfına ve sosyalizme karşı olduğu kadar Rus sermayesinin yanındadır. Rusya’daki Marksist-Leninistlerin bu ilişkiyi ve bu sosyal-şoven pozisyonun özünü ifşa etmeleri elzemdir. Ukrayna’ya yönelik bu saldırganlık eylemi Ukrayna ve Rusya işçi sınıflarının çıkarına değildir. Bu savaş altyapı ve geçim kaynakları üzerinde büyük bir yıkıma, sivil halk ve silahlı kuvvetler arasında çok sayıda ölüme yol açmış ve açmaya devam etmektedir. Savaşın ekonomik yükü emekçi halkın omuzlarında ve enflasyondaki keskin artış en savunmasız kesimleri vuruyor. Tüm bu fedakârlıklar, işçi sınıfının yararına değil, Rus burjuvazisi içindeki azınlığın yararına yapılmaktadır ve sosyalist Sovyetler Birliği’nin restorasyonunu yakınlaştırmayacaktır.

Marksist-Leninistlerin bu savaş karşısında Bolşevik tutumu benimsemeleri gerekir. Bu savaşın nitelendirilmesi söz konusu olduğunda hiçbir belirsizlik olmamalıdır. Rus emekçi kitlelerinin Sovyet yanlısı ve anti-faşist duygularına hitap etmek sahtekârlık ve ikiyüzlülüktür ve bu şekilde teşhir edilmelidir. Putin ve revizyonistler Sovyet sembolizmini kötüye kullanmakta ve emekçi kitlelerin geniş katmanlarının Lenin ve Stalin’in Sovyetler Birliği’nin çok başarılı bir şekilde sağladığı sosyal adalet, barış ve ulusların kardeşliği özlemlerini kötüye kullanmaktadır. Marksist-Leninistler işçi sınıfına ve emekçi kitlelere bu sembolizmin altında kapitalist üretim ilişkilerinin ve emperyalist bir savaşın yattığını anlatmalıdır. Üretim araçları özel ellerde kaldığı sürece, devlet temel üretim araçlarını kamulaştırmadığı ve sosyalist sanayileşmeyi gerçekleştirmediği sürece, emekçi kitleler yoksulluk ve dışlanmışlık yaşamaya devam edecektir {yazarın bu cümlede genel olarak “devlet”ten söz etmesi kafa karışıklığına yol açabilir, proleter devletten, proletarya diktatörlüğünden söz edilmeliydi - EMLA’in notu}.

Rusya Federasyonu ve Sovyetler Birliği’nin diğer eski cumhuriyetleri bugün emperyalizmin en zayıf halkalarından bazıları olarak ortaya çıkmıştır. Putin rejiminin savaşı gerekçelendirmek için Sovyet sembolizmine ve Sovyet anti-faşizmine başvurma ihtiyacı kendi içinde bir çelişkiyi temsil eder. Rus emekçi kitlelerinin duygularındaki önemli bir değişimi örneklemektedir. Aynı zamanda, Rusya’daki neo-liberal ekonomik kalkınma modeli Rus halkının taleplerini karşılayamamakta ve yaptırımlar nedeniyle ciddi bir baskı altında bulunmaktadır. Bu da bir başka önemli çelişkiyi temsil etmektedir. Ukrayna’daki savaş sadece Rusya’da kapitalizmin çöküşünü hızlandıracaktır. Revizyonist RFKP, Rusya vizyonu neo-liberal vizyondan sapmadığı için kapitalizmi kurtaracak bir konumda olmayacaktır. Kendisini Sovyet sembolizminin restorasyonuna indirgeyecektir. Bolşevik güçler, emekçi kitlelerin özlemlerinin temel üretim araçlarının kamulaştırılması ve sosyalist sanayileşme yoluyla gerçekleştirileceği farklı bir gelişme yolu sunacaktır. Bununla birlikte, öncelikle kapitalist rejimden kurtulmaları gerekir. Bolşevik güçler, bu savaş Sovyet sembolizmini kullansa bile emperyalist savaşın yanında yer almazlar. Savaş çabalarını desteklemek emperyalist saldırganlığın yıkıcı karakterini desteklemekle eşdeğerdir ve Lenin ve Stalin’in Sovyetler Birliği’ni yeniden kurma mücadelesiyle hiçbir ilgisi yoktur.

UKRAYNA REJİMİNİN SAĞCI VE NEO-FAŞİST MİLLİYETÇİLİĞİ

Ukrayna rejimini ve izlediği siyaseti tanımlayan milliyetçiliğin karakterine ilişkin kayıtları düzeltmek {izlediği siyasetin milliyetçi karakterini ortaya koyan vukuatlarını net bir şekilde saptamak} önemlidir. Eski Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in Avrupa Birliği ile entegrasyon yolunda önemli bir adım anlamına gelen AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması’nı imzalamama kararı bir isyanı tetikledi. Euromaidan isyanı, ABD ve AB’nin desteğiyle sağcı ve aşırı milliyetçi gruplar ve örgütler tarafından yönlendirildi. Putin bu isyanı, bazı bakanlarıyla birlikte Rusya’ya kaçmak zorunda kalan Yanukoviç’in devrildiği ve yerine geçici bir hükümetin kurulduğu bir darbe olarak değerlendirilmektedir. Seçimlerin ardından Petro Poroşenko Haziran 2014’te göreve gelmiş ve Rusya’ya, Rusça konuşanlara ve Ukrayna’nın doğusundaki askeri çatışmalara karşı önemli bir değişime yol açmıştır.

Ukrayna rejiminin sağcı ve neo-faşist ideolojiye doğru evrilmesinde önemli bir dönüm noktası, Mayıs 2015’te sözde komünizmden arındırma yasalarının çıkarılması oldu. İlk yasa “Komünist ve Nasyonal Sosyalist (Nazi) Totaliter Rejimlerin Kınanması ve Sembollerinin Yayılmasının Yasaklanması” ile ilgilidir. İkinci yasa ise “20. Yüzyılda Ukrayna’nın Bağımsızlığı için Savaşanların Anısının Yasal Statüsü ve Onurlandırılması” ile ilgilidir.[8] Bu yasalar, komünist sembolizmin suç sayılması, buna karşılık Polonyalılara, Ruslara ve Yahudilere karşı vahşet uygulayan ve Nazi Almanyası ile işbirliği yapan faşist ideolojiye dayalı siyasi liderlerin ve örgütlerin yüceltilmesi bakımından bir dönüm noktasını temsil etmektedir.[9]

Kiev rejimi antikomünist ve sağcı milliyetçiliği yeni norm, işbirlikçi örgütleri ve liderleri de ulusal kahraman olarak görmektedir. Bunu yaparken Kiev rejimi ve Batılı müttefikleri, sağcı milliyetçiliği ve Ukraynalı olma vizyonunu şiddet dolu, ırkçı ve Nazi yanlısı geçmişinden ayırarak tarihi yeniden yazmaya çalışmaktadır. Bu çabalar, faşist ideolojinin özünü anlamayanların kafasını karıştırmayı ve onu belirli bir tür sembolizm ve antisemitizmle (Yahudi düşmanlığı) karıştırmayı amaçlamaktadır. Batı, Yahudi kökenli bir kişi tarafından yönetilen bir hükümetin, sağcı Rus düşmanı milliyetçiliği ve neo-Nazi örgütlerini Rus saldırganlığına karşı temel direnişe entegre etmekte bir sakınca görmediğini savunmaktadır. Zelenskiy’nin Azov taburunu vatansever ve kahraman olarak nitelendirirken Yahudi kökeniyle övünmesi, neo-Nazi örgütlerini yüceltmeyi daha da itibarlı {onun bu neo-Nazi örgütlerini yüceltmesini daha da itici} hale getiriyor.[10]

Sözde ‘komünizmden arındırma’ yasalarının {“Komünizmden arındırma” yasaları diye adlandırılan yasaların} gerçek anlamını araştırmak çok önemlidir. Bunlar Ukrayna oligarşisi için neden gereklidir? Komünizmden arındırma yasaları sadece tarihsel bir tartışma ve dünya görüşü meselesi midir yoksa çok daha geniş kapsamlı bir gündemi mi takip etmektedir? Gerçek şu ki Ukrayna, Moldavya ile birlikte Doğu Avrupa’nın en kötü performans gösteren ekonomisidir. Neo-liberal reformlar Ukrayna’nın sanayisizleşmesine yol açmıştır.[11] Ukraynalı emekçi kitleler büyük ölçekli işsizlik, düşük maaşlar, azalan satın alma gücü, çökmekte olan sosyal yardımlar ve kötüleşen altyapı ile karşı karşıyadır.[12] Bu koşullar altında işçi sınıfı sağcı milliyetçilik fikirlerine ve neo-faşist görüşlere maruz kalmaktadır. Komünizmden arındırma yasaları, emekçi kitleleri bu görüşlere maruz bırakmak için güçlü bir araçtır.

Ekonomik krizin şiddeti ve Ukrayna kapitalizminin başarısızlığı göz önüne alındığında {göz önünde bulundurarak}, oligarşi Ukraynalı emekçi kitleleri sağcı milliyetçiliğin Rus düşmanı görüşlerine maruz bırakıyor. Sağcı Ukrayna milliyetçiliği tarihsel olarak Ukrayna’nın Batı bölgelerinde filizleniyor.[13] Ruslar ve Ukraynalıların birbirinden uzak olduğu ve Rusların ve Rus kültürünün Ukrayna devleti için bir tehdit olduğu düşüncesi hakimdir.[14] Bununla birlikte, Ukrayna’nın daha aşağı bir kültür ya da ulus olarak görüldüğü Rus şovenist görüşünü körüklememek için çok dikkatli olunmalıdır. Putin rejimi tarafından Ukrayna’nın ayrı bir devlet olarak bağımsızlığını baltalamak için kullanılan söylem budur. Marksist-Leninistler revizyonist anlatının ulusal-şoven karakterini teşhir etmelidir, zira bu karakter neo-Sovyet ifadelerle gizleniyor.

Ukrayna’daki emperyalist çatışmayı daha geniş bir tarihsel bağlamda ele almak çok önemlidir. Ukrayna’daki silahlı çatışma ve neo-faşizmin yükselişi tesadüfi değil, aksine AB ve ABD tarafından kışkırtılan ortak bir çabanın sonucudur. NATO’nun yayılmacılığı ve saldırgan tutumunun yanı sıra, Avrupa Parlamentosu’nun Nisan 2009’da “totaliter suçlar” hakkında bir karar kabul etmesi de göz ardı edilemez. Buna göre “Nazizm, Stalinizm ve faşist ve komünist rejimler” “ortak bir mirasa” sahiptir. Bu tür bir benzeştirme Goebbels’in propaganda yöntemleri kitabından gelmektedir ve Nazi propagandasının kötü şöhretli sapkınlık ve alaycılık düzeyini sergilemektedir {ikiyüzlülük düzeyiyle aynı seviyededir}. Bu durum, Avrupa’nın Nazi baskısından ve tüm ulusların fiziksel olarak yok edilmekten kurtarılması uğruna can veren milyonlarca Sovyet vatandaşını ve diğer uluslardan insanları derinden rencide etmektedir. Bu kararın kabulü, özellikle Rus emekçi kitleleri arasında Sovyet ve Stalin yanlısı duyguların yükseldiği bir döneme denk gelmiştir ve muhtemelen bu kötü şöhretli sürece bir tepkidir. Bununla birlikte ve bunun bir tesadüf olup olmadığından bağımsız olarak, bu karar, kıtada, özellikle de Doğu Avrupa’da, Rusofobik ve neo-faşist duyguların yükselişini daha da hızlandırmıştır.[15]

Avrupa’da neo-faşizm ve anti-komünizmin yeniden ortaya çıkması, Sosyalist Sovyetler Birliği’nin faşizme karşı kazandığı zaferin intikamının bir biçimidir. Sağcı ideoloji ve anti-komünizm Avrupa’da olağan hale gelmiş, hoş görülen ve hatta sinsice teşvik edilen siyasi düşünceler yelpazesine entegre olmuştur. Aslında bu siyasi eğilimlerin bütünleşmesi, Avrupalı yönetici elitlerin faaliyet gösterdiği siyasi yelpazeyi farklı bir düzleme kaydırmıştır. Sosyal-demokrasi de bu anlatının varyantlarını benimsemiştir. Neo-faşist duyguların azınlıktaki aşırılık yanlısı örgütlerin bir meselesi olduğunu ve bunların büyük ölçekte etkili olmadığını iddia etmek yanlıştır. Avrupa siyasetinin siyasi yelpazesindeki varlıkları, yeni pazarları ele geçirme, Rusya gibi diğer emperyalist güçleri yerinden etme ve anti-komünizmi resmi ideoloji olarak kurumsallaştırmak proleter devrimleri önleme yönündeki genel emperyalist stratejinin doğal bir parçasıdır. Daha da önemlisi, Avrupa ve ABD’de yaygın olan ideoloji, kamuoyunu emperyalist savaşlar lehine manipüle etmeye uygundur. Stalin, faşizm ve onun çok boyutluluğu hakkında bugün de geçerliliğini koruyan klasik bir tanımlama yapmıştır:

“İlk olarak, faşizmin yalnızca burjuvazinin savaş örgütü olduğu doğru değildir. Faşizm sadece askeri-teknik bir kategori değildir. Faşizm, burjuvazinin sosyal-demokrasinin aktif desteğine dayanan savaş örgütüdür. Sosyal-Demokrasi nesnel olarak faşizmin ılımlı kanadıdır. Burjuvazinin savaş örgütünün, sosyal-demokrasinin aktif desteği olmaksızın savaşlarda ya da ülke yönetiminde belirleyici başarılar elde edebileceğini varsaymak için hiçbir neden yoktur. Sosyal-Demokrasinin, burjuvazinin savaşan örgütünün aktif desteği olmaksızın savaşlarda ya da ülke yönetiminde belirleyici başarılar elde edebileceğini düşünmek için de aynı derecede az gerekçe vardır. Bu örgütler birbirini reddetmez, tamamlar. Onlar antipot {karşıt kutuplar} değil, ikizdirler. Faşizm, bu iki başlıca örgütün gayrı resmi bir siyasi bloğudur; emperyalizmin savaş sonrası krizi koşullarında ortaya çıkan ve proleter devrimle mücadele etmeyi amaçlayan bir blok. Burjuvazi böyle bir blok olmadan iktidarı elinde tutamaz. Bu nedenle ‘pasifizmin’ faşizmin tasfiyesi anlamına geldiğini düşünmek hata olur. Mevcut durumda, ‘pasifizm’, faşizmin ılımlı, Sosyal Demokrat kanadının ön plana itilerek güçlendirilmesidir.” (Stalin, “Uluslararası Durum Üzerine”, Eserler, Cilt 6, Ocak-Kasım, 1924, s. 293-314)

Ukrayna silahlı kuvvetleri ve askeri operasyonlar yürüten kolluk kuvvetleri, dünyada neo-faşist ve neo-Nazi silahlı örgütleri organik olarak bünyesinde barındıran tek örgüttür. Bunlar arasında “Dnepr”, “Azov”, “Sağ Sektör”, “Aydar”, “Kievskaya Rus” vb. paramiliter ve askeri örgütler bulunmaktadır.[16],[17] Euromaidan hareketinin zaferle sonuçlanan yükselişinin ardından bu örgütler, Ukrayna oligarşisinin ve yabancı kaynakların desteğini de içererek sayı ve kaynak bakımından büyüdüler. Bu örgütler silahlı kuvvetlerin ve kolluk kuvvetlerinin yapılarına entegre edildi ve örgüt olarak kendi özgünlüklerini korumalarına izin verilirken bu yapılar içinde daha da büyüdüler.[18] Bu nedenle, bu örgütler Kiev hükümetinden büyük mali destek almakta ve silahlı kuvvetler ve kolluk kuvvetleri içinde resmi bölümlere dönüşmüşlerdir. Nazi Almanyası’ndaki Wehrmacht bünyesindeki SS taburlarına benzer şekilde elit güçler olarak faaliyet göstermektedirler. Ukrayna silahlı kuvvetleri ve diğer kolluk kuvvetleri üzerinde büyük bir ideolojik etkiye sahiptirler.[19] Bugün Ukrayna’nın özellikle Donbas’taki askeri çabalarını bu elit güçler olmadan düşünmek çok zordur.[20]

Ukrayna, Avrupa’da neo-faşizmin ve anti- komünizmin öncüsü haline gelmiştir. Sovyet geçmişine ve faşizme karşı kazanılan zafere sistematik bir saygısızlık içeren neo-faşizmin Ukrayna’daki yükselişi Avrupa Birliği tarafından teşvik ve finanse edilmiştir. Kiev hükümeti, Avrupa ve ABD emperyalizmleri adına Rusya ile vekalet savaşı için tüm insan kaynaklarını kullanmaya istekli olduğu için Ukraynalılara saygı duyduğu söylenemez.

Kiev rejimi Batı emperyalizminin çıkarlarına hizmet etmekte ve silahlı çatışmanın kışkırtılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Avrupa’nın “özgürlük” ve “demokrasi” değerleri buraya kadarmış. Avrupa faşizmi çirkin ve ikiyüzlü yüzünü bir kez daha göstermiştir.

MARKSİST-LENİNİSTLERİN VE İLERİCİ GÜÇLERİN GÖREVLERİ

Marksist-Leninist güçler, Bolşeviklerin emperyalist savaş karşısındaki tutumunu ve Lenin’in sosyal-yurtseverliğin pozisyonlarını nasıl teşhir ettiğini asla unutmamalıdır. 1915 yılında Lenin şöyle yazmıştı:

“Gerici bir savaş esnasında devrimci bir sınıf, kendi hükümetinin yenilgisini istemekten başka bir şey yapamaz.

“Bu aksiyomatiktir ve yalnızca sosyal- şovenistlerin bilinçli taraftarları ya da çaresiz uyduları bunu tartışır. Örneğin birinciler arasında Örgütlenme Komitesi’nden Semkovski (İzvestia’nın 2 numarası), ikinciler arasında ise Troçki ve Bukvoyed ile Almanya’dan Kautsky yer almaktadır.”

“Laf kalabalığı yapan Troçki, basit bir konuda yönünü tamamen kaybetmiştir. Ona öyle geliyor ki Rusya’nın yenilgisini istemek Almanya’nın zaferini istemek anlamına gelir.

“Savaş zamanında devrim iç savaş demektir; hükümetler arasındaki bir savaşın iç savaşa dönüşmesi, bir yandan hükümetlerin askeri geri çekilmeleriyle (‘yenilgileri’ ile) kolaylaştırılır; öte yandan, yenilgiyi kolaylaştırmadan böyle bir dönüşüm için gerçekten çaba gösterilemez.” (Lenin, Toplu Eserler, Progress Publishers, [1974], Moskova, Cilt 21, sayfa 275-280.)

Günümüz revizyonistleri, on binlerce Rus ve Ukraynalıyı öldüren ve on milyonlarca insanın geçim kaynaklarına onarılamaz zararlar veren emperyalist bir savaşın yürütülmesinde Putin rejimiyle ittifak kurmuşlardır. Tüm bu tarifsiz acılar Rus emperyalizminin bölgedeki dar ekonomik çıkarları uğrunadır. Sovyet zafer bayrağı gibi yaygınlaşan Sovyet sembolizmine rağmen, bu savaşın Sovyetler Birliği’nin Nazi Almanya’sına karşı yürüttüğü savaşla hiçbir ilgisi yoktur. Buna karşın, Marksist-Leninist güçler, çatışmayı açıkça emperyalist olarak adlandırarak emperyalist savaşa ilişkin Bolşevik tutumu ısrarla savunmalıdır. Marksist-Leninistler revizyonizmin, revizyonist SBKP’nin mirasçılarının hain rolünü ve bunların emekçi kitlelerin çıkarlarına karşı Rus oligarşisiyle nasıl el ele çalıştığını ifşa etmekten korkmamalıdır. Lenin ve Stalin’in Sovyetler Birliği’nin restorasyonu, muzaffer bir emperyalist savaş nedeniyle olmayacaktır. Tam tersine, Lenin ve Stalin’in Sovyetler Birliği’nin restorasyonu ancak Bolşevik sloganların tutarlı bir şekilde uygulanmasından kaynak bulacaktır.

Birinci Dünya Savaşı’nın sosyal devrimin ortaya çıkışını hızlandırmasına benzer şekilde, Ukrayna’daki emperyalist savaş da Rusya ve Sovyetler Birliği’nin diğer eski cumhuriyetlerinde sosyal devrimi hızlandıracaktır. Rus emekçi kitleleri arasında Sovyet yanlısı duyguların yeniden ortaya çıkması kendi başına büyük bir zaferdir, ancak Lenin ve Stalin’in Sovyetler Birliği’nin restorasyonu için yeterli bir koşul değildir. Sovyet sembolizmiyle emperyalist bir savaş yürütmenin Sovyetler Birliği’ni getirmeyeceği kesindir; bu sadece Rus kapitalizmini güçlendirir. Rusya ve diğer eski Sovyet cumhuriyetlerindeki Marksist-Leninist güçler, Sovyetler Birliği’nin restorasyonu sloganını işçi sınıfının anti-kapitalist mücadelesiyle birleştirmelidir. İkincisi kaçınılmaz olarak Ukrayna’daki savaşın emperyalist bir savaş olarak teşhir edilmesinden geçmektedir. Bu açık ve net bir şekilde yapılmalıdır. Marksist-Leninist güçler emekçi kitlelerin yanındadır, birçok çeşidiyle sosyal-şovenizmin değil.

Batılı emperyalist ülkelerdeki ilerici güçler savaş çabalarını durdurmak için elinden geleni yapmalıdır. Savaşın maliyeti her zaman emekçi kitlelere yıkılır. Savaş, satın alma gücü düşmeye devam eden emekçi kitleler pahasına şirketlerin süper kârlarını arttırmanın bir aracından başka bir şey değildir. İlerici güçler anti-komünizm ve anti-Sovyetizmin gerçek doğasını ifşa etmelidir. Bunlar neo-faşist ideolojinin özünü oluşturmaktadır. Bu tür ideolojilere karşı hoşgörülü olmak emperyalist savaşlara kapı açar. Batılı emperyalist ülkelerin emekçi kitlelerinin emperyalist savaşlardan kazanacakları hiçbir şey yoktur. İlerici güçler NATO’nun dağıtılması için çaba göstermelidir. NATO dünya güvenliğine yönelik en büyük tehdittir.

Kahrolsun Ukrayna’daki emperyalist savaş! Yaşasın Lenin ve Stalin’in Sovyetler Birliği!

......

Notlar

[1] “Бессмертный полк” (Ölümsüz Alay) hareketi, Büyük Yurtseverlik Savaşı sırasında faşizme karşı mücadelede şehit düşenleri yüceltmek amacıyla 2012 yılında kuruldu. Hareket bugün Rusya’nın her büyük şehrinde ve yurtdışında da zaferin anısına mitingler düzenliyor. Artık pek çok Sovyet sembolizmi kullanıyor. Bu eylemlere milyonlarca kişi katılıyor.

[2] Zafer bayrağı, Sovyetler Birliği’nin Nazi Almanyası’na karşı kazandığı zaferin resmi sembolüdür. Mayıs 1945’te Reichstag’ın üzerine çekilen bayraklardan biriydi. Yeltsin döneminde orak ve çekiç yerini sarı bir yıldıza bıraktı. Putin döneminde ve Rus yasalarına göre zafer geçit törenlerinde orijinal zafer bayrağı kullanılıyor.

[3] Rus ordusu mensupları Herson kentindeki Büyük Yurtseverlik Savaşı anıtına kızıl zafer bayrağı çekti, https://iz.ru/1323340/2022-04-20/nad-memorialom-v-khersone-rosgvardeitcy-vodruzili-znamia-pobedy. Aynı şey Melitopol’de de yaşandı. https://www.vesti.ru/article/2721070    

[4] https://ria.ru/20220429/pobeda-1786051011.html 

[5] RFKP’nin resmi açıklamaları İngilizce olarak kendi internet sitelerinde bulunabilir: https://cprf.ru 

[6] RFKP savaşın sadık bir destekçisidir. Genel Sekreteri Gennady Zyuganov’a göre, bu savaş “bir kurtuluş operasyonudur. Bu nedenle askeri bir operasyon olarak yürütülemez. Çünkü askeri bir operasyonda birlikler kuşatılır, sonra tasfiye edilir ve bu iş biterdi. Ancak burada Nazizmin kökünü neşterle kazımanız ve tüm vatandaşları bu operasyona katkıda bulunmaya çağırmanız gerekir.” https://www.kp.ru/daily/27370/4562979 

[7] https://www.dp.ru/a/2022/04/06/Zjuganov_o_posledstvijah_ne 

[8] Pakette yer alan dört yasa tasarısından biri olan “20. Yüzyılda Ukrayna’nın Bağımsızlığı İçin Savaşanların Hukuki Statüsü ve Onurlandırılması” insan hakları aktivistlerinden etnik temizlikle suçlanan gerillalara kadar uzun bir kişi ve örgüt listesini kapsıyor. Bandera’nın [Stepan Bandera, Nazi işbirlikçisi Ukraynalı faşistlerin lideri, Bandera’nın önderliğindeki Ukraynalı faşistler ulusal azınlıklara karşı korkunç katliamlar gerçekleştirdiler. - EMLA’in notu] takipçileri olan Ukrayna Milliyetçileri Örgütü (OUN) ve Ukrayna İsyancı Ordusu (UPA) gazilerinin devlet yardımlarından faydalanmasına izin verecek ve Ukrayna’nın bağımsızlığı için mücadeledeki rollerini inkâr eden ya da saygısızlık eden kurallar “hatıralarına saygısızlık” anlamına gelecektir. {bunların Ukrayna'nın bağımsızlığı için savaşmadaki rollerini inkar etmenin veya saygısızlık etmenin yasadışı bir "hatıralarına saygısızlık" olduğunu hükme bağlamaktadır} “Ukrayna tartışmalı ‘komünizmden arındırma’ yasalarıyla Sovyet tarihini yeniden yazmaya çalışmaktadır.” bkz. https://www.theguardian.com/world/2015/apr/20/ukraine-decommunisation-law-soviet

[9] “Sorun daha ziyade, 2006’dan ve özellikle de 2014’ten bu yana, Ukrayna’nın resmi hafıza politikalarının, bu toplu katliamlardan en çok sorumlu tutulan iki örgütün (OUN(B) ve UPA) önde gelen temsilcilerini kahramanlaştırmasından kaynaklanıyor.... 

Bugün, savaş dönemindeki OUN-UPA’nın liderleri ve üyeleri birçok Ukrayna devlet kurumları, önemli siyasi yorumcular ve bazı sivil toplum kuruluşları tarafından kusursuz ‘kurtuluş savaşçıları’ olarak tanıtılıyor.” 

“Bugünkü sorun, Ukrayna’nın hafızasını savunan siyasetçilerin çoğunun Ukrayna milliyetçiliği tarihinin farklı yönlerine ilişkin bilişsel bir uyumsuzluk içinde olmalarıdır. OUN-UPA’nın bağımsızlık mücadelesi ile örgütün İkinci Dünya Savaşı sırasında işlediği savaş suçlarını birbirinden ayırıyorlar. Sadece aşırı milliyetçi değil, aynı zamanda Batı yanlısı ve liberal Ukraynalı siyasetçi ve entelektüeller de OUN-UPA’nın yabancı egemenliğine karşı verdiği mücadelenin kahramanca yönleri ile ‘karanlık yüzü’ arasında bilinçli bir ayrım yapmaktadır. Bu tahayyülü desteklemek için bir dizi Ukraynalı tarih yayıncısı, Ukraynalı aşırı milliyetçilerin savaş zamanında sivillere yönelik canice eylemleri için çeşitli özürler {bahaneler}, gerekçeler ve yumuşatmalar sunmaktadırlar. Dünyanın diğer ülkelerindeki seçici ulusal anma uygulamalarını hatırlatan {şekilde, günümüzde} pek çok Ukraynalı bugün OUN’un radikal fikirlerini, terörist yöntemlerini ve ölümcül uygulamalarını görmezden gelmekte, göreceleştirmekte ya da önemsizleştirmektedir. Kendilerini ‘ulusal bilince sahip’ olarak tanımlayan Ukraynalılar, kendilerini vatansever ilan eden dünyadaki diğer kesimlerin davranışlarına benzer şekilde, UPA’nın askerlerinin çoğunun olağanüstü cesaretine, vatanseverliğine ve üzücü kaderine ve Moskova karşıtı olağanüstü isyanlarının birçok trajik anına odaklanmayı tercih ediyorlar.” Andreas Umland, “Why Warsaw should go soft on Kyiv”, Harvard International Review, Vol. 39, No. 2, Global waters: Oceans of opportunity and strife (Spring 2018), s. 52-57. (https://www.jstor.org/stable/26617342)

[10] {Zelenski'nin imzasını taşıyan resmi bir kararnameden:} “Ayrıca Ukrayna Silahlı Kuvvetleri Başkomutanının talebi üzerine Ukrayna Kahramanı unvanını vermeye karar verdim: Albay Baranyuk Volodymyr Anatoliyovych, 36. Ayrı Deniz Tugayı Komutanı ve Binbaşı Prokopenko Denys Hennadiyovych, ‘Azov’ özel amaçlı ayrı bir müfrezenin Komutanı. Cesaretleri, düşman saldırılarını püskürtmek için gösterdikleri etkili eylemler ve kahraman Mariupol şehrinin savunması için.” https://www.president.gov.ua/en/news/zmistovni-peregovori-pro-mir-i-bezpeku-dlya-ukrayini-yedinij-73661

[11] “Ukrayna’da sanayisizleşme birkaç yıldır üst üste gözlemleniyor. Ekonomide katma değeri yüksek ürünler üreten sektörlerin tamamının kaybı söz konusu.

Öncelikle makine mühendisliğinden (roket ve uzay kompleksi, uçak yapımı, gemi yapımı ve ulaşım mühendisliğinden) bahsedilebilir. Bugün Ukrayna’nın ihraç ürünlerinin yaklaşık %72’si hammadde kategorisine girmektedir - tarımsal sanayi kompleksinin, madencilik ve metalürji kompleksinin hammaddeleri ve bazı yarı mamul ürünler. 

“Ekonominin bu yapısı büyük tehditler yaratıyor. Her şeyden önce, hammaddeye dayalı ekonomi gerekli sayıda modern iş yaratma kapasitesine sahip değil. Bu tür ekonomilerde vatandaşlar için yüksek bir yaşam kalitesi, yüksek bir reel gelir düzeyi, ücretler ve sonuç olarak yüksek bir ödeme gücü olduğuna dair tek bir örnek yoktur. 

“Son olarak, sanayisizleşmenin derinleşmesi, devletteki en önemli şeyin, yani insan potansiyelinin, işgücü kaynaklarının kaybına yol açmaktadır. Bugün en az 8-9 milyon Ukraynalı geçimlerini yurtdışında arıyor - bu sadece düşük ücretlere bir tepki değil, aynı zamanda ekonominin bir bütün olarak bozulmasının bir tezahürüdür. 

“Sanayisizleşmenin derinleşmesi, Ukrayna’nın gelişmiş ekonomilerin hammadde sağlayıcı bir eklentisine, ucuz işgücü ihracatçısına dönüşmesi, Dünya Bankası ve diğer uluslararası uzmanların öngördüğü gibi Ukrayna topraklarında en fazla 15-17 milyon nüfusun kalmasına yol açabilir.” Anatolii Kinakh, “Eski Ukrayna Başbakanı ile Ukrayna ekonomisi ve sanayisindeki tehdit edici durum hakkında röportaj”, https://uspp.ua/ru/inicziativi/position/m-teriaem-tsele-otrasly-konomyky 

[12] “Bugün, yüksek bir olasılıkla, planlı ekonominin çöküşünün ve Batı tarafından dayatılan neoliberal reformların yalnızca ülke ekonomisinin sanayisizleşmesine ve Ukrayna nüfusunun büyük çoğunluğunun kitlesel olarak yoksullaşmasına değil, aynı zamanda aşırı sağ hareketlerin harekete geçmesi sonucunda toplumsal gerilimin artmasına, sivil çatışmaların ve 2014’ün başlangıcına damgasını vuran askeri çatışmaların patlak vermesine yol açtığını söyleyebiliriz.” V.A. Butkaliuk, “Neo-liberalizmin modern krizi koşullarında Ukrayna’da işçi sınıfının konumu ve beklentileri”, https://cyberleninka.ru/article/n/polozhenie-i-perspektivy-rabochego-klassa-ukrainy-v-usloviyah-sovremennogo-krizisa-neoliberalizma

[13] “Sembolik olarak, kendisine [Stepan Bandera] ölümünden {on yıllar} sonra Viktor Yushchenko tarafından cumhurbaşkanlığının sonunda Ukrayna Kahramanı madalyası bile verildi. Öte yandan, ülkenin doğu ve güney kesimleri Bandera’nın artan popülaritesini büyük ölçüde eleştiriyordu ki bu da İkinci Dünya Savaşı’nın Sovyet/Rus algısıyla uyumluydu. Bunun yerine Donbass ve Kırım’daki insanlar genellikle komünizme ve onun günümüz Ukrayna’sı üzerindeki etkisine karşı olumlu bir tutum sergiliyor, eski SSCB’nin sembollerini ve geleneklerini benimsiyordu. Bandera’nın milliyetçi savunucuları tipik olarak Avrupa Birliği ile entegrasyonu desteklediğinden bu kopuş daha da paradoksaldı. Aynı zamanda, Rusça konuşan azınlık Moskova ile işbirliğinin geliştirilmesiyle çok daha fazla ilgileniyordu.” Miron Lakomy, “Ukrayna’nın oyunu: Çok katmanlı rekabetin bir sonucu olarak Donbass’taki çatışma”, Politeja , No. 45 (2016), s. 279-316. (https://www.jstor.org/stable/26213937)

[14] “Ukrayna’daki bu tarihi milliyetçi örgütlere yönelik tutumlar konusunda bölgesel bir bölünme söz konusudur. Galiçya’da (Doğu Avrupa) ankete katılanların çoğunluğu OUN ve UPA’nın Bandera fraksiyonu hakkında olumlu algılara sahiptir (sırasıyla %63 ve %59). Sadece Doğu, Güney ve Merkez’de değil, aynı zamanda tarihi Batı Ukrayna bölgeleri olan Volhinya, Bukovina ve Transkarpatya’da da Ukraynalıların azınlığı OUN-B ve UPA’ya karşı olumlu tutumlara sahiptir. Transkarpatya’daki katılımcıların üçte biri (%36), Volhinya’da %25’i, Bukovina’da %16’sı, Kiev’de %19’u ve diğer Merkez bölgelerde (Çerkası, Çernihiv, Hmelnitski, Kiev bölgesi, Kirovohrad, Poltava, Sumi, Vinnıtsya ve Jıtomır bölgeleri) %12’si OUN-B hakkında olumlu görüş bildirmiştir. Bu görüşler Kırım’da yaşayanların %0’ı, Donbas’ta %2›si, Güney’deki diğer bölgelerde (Herson, Mikolayiv ve Odessa bölgeleri) %3’ü ve Doğu’da (Dnipropetrovsk, Harkiv ve Zaporijya bölgeleri) %3’ü tarafından paylaşılmaktadır. UPA’nın görüşleri {UPA hakkındaki görüşler} de benzerdir.» Ivan Katchanovski, «Teröristler mi ulusal kahramanlar mı? Ukrayna’da OUN ve UPA’ya ilişkin siyaset ve algılar”, Communist and Post-Communist Studies, June/September 2015, Vol. 48, No. 2/3, pp. 217-228. (https://www.jstor.org/stable/48610449)

[15] “Orta ve Doğu Avrupa paramiliter örgütlerin varlığında ve faaliyetlerinde yeni bir artışa tanık oluyor. Bunlar sadece silahlı çatışma nedeniyle varlıklarının anlaşılabilir olduğu Ukrayna’da değil, aynı zamanda uzun vadeli barışın tadını çıkaran Çekya, Estonya ve Polonya gibi AB ve NATO üyelerinde de bulunabilir. Bu gelişme bir ölçüde güvenlik ortamındaki büyük değişikliklere ve gelişmelere karşı tabandan gelen bir sivil toplum tepkisi olarak açıklanabilir.” Matej Kandrík, “The Challenge of Paramilitarism in Central and Eastern Europe” (https://www.jstor.org/stable/resrep26757).

[16] “Azov” taburunun hem askeri hem de siyasi olarak yükselişinin bir özeti şurada bulunabilir: https://shron1.chtyvo.org.ua/Maltsev_Vladislav/Fenomen_Azova_Kak_ukraynskye_natsyonalyst_staly_vlyiatelnoi_polytycheskoi_syloi_ros.pdf

[17] Alexander Clapp “The Maidan Irregulars” The National Interest, No. 143, Chinese Statecraft (May/June 2016), pp. 26- 33. (https://www.jstor.org/stable/26557305)

[18] “Demokrasi Çalışmaları Vakfı’nın ilk raporundan bu yana toplanan veriler, Ukrayna Güvenlik Güçleri (SBU), Ukrayna silahlı kuvvetleri, Ulusal Muhafızlar ve Ukrayna İçişleri Bakanlığı bünyesindeki diğer oluşumlar ile Sağ Sektör gibi yasadışı silahlı gruplar tarafından uygulanan işkence ve insanlık dışı muamelenin sadece devam etmekle kalmayıp, giderek arttığı ve sistematik hale geldiği sonucuna varmak için zemin sağlamaktadır.” “Ukrayna silahlı kuvvetleri ve güvenlik güçlerinin savaş suçları: işkence ve insanlık dışı muamele”, İkinci rapor. AGİT tamamlayıcı insani boyut toplantısı, Nisan 2016, PC.SHDM.NGO/17/16. (https://www.osce.org/files/f/documents/e/7/233896.pdf)

[19] “Kiev yetkilileri, Ukrayna’daki yasadışı silahlı grupları açıkça kınamak ve önemli bir güce ve savaş gücüne sahip olan Ukrayna yanlısı milisleri pasif bir şekilde desteklemek arasında ince bir çizgide yürüyor. Ukrayna hükümeti, son zamanlarda yaşanan çatışmalara ve bütünleşme arzusu olmamasına rağmen bu grupları Savunma ya da İçişleri Bakanlığı altında birleştirmek için çalışmaya devam ediyor. Nisan 2015’te Sağ Sektör’ün lideri Dmytro Yarosh, Savunma Bakanlığı’na danışman olarak atanarak gruba masada bir koltuk verilerek bakanlık bünyesinde konsolide edilmesi amaçlandı. Nihayetinde yetkililer tüm milislerin hükümetin komuta ve kontrolü altında birleştirilmesinin ortak düşman olan Rusya’ya karşı güç birliği sağlayacağını umuyor. Bu gruplar EuroMaidan’ı sonuna kadar götürmek ve Rus saldırganlığı karşısında Ukrayna’yı savunmakla tanınıyor; ancak savaş devam ettikçe merkezi hükümet için açık bir tehdit oluşturuyorlar.”. Joshua P. Mulford, “Non-State Actors in the Russo- Ukrainian War”, Connections, Vol. 15, No. 2 (Spring 2016), pp. 89-107 (https://www.jstor.org/stable/26326442)

[20] Farklı kaynaklara göre, “Azov” taburu Mayıs 2022’de sona eren kuşatma sırasında Mariupol’u savunan askerlerin %50’sini oluşturuyordu.