18 Haziran 2025
ABD ile İran İslam Cumhuriyeti arasındaki nükleer görüşmelerin altıncı turunun 15 Haziran 2025 pazar günü [Umman'ın başkenti -ç.n.] Maskat'ta yapılması planlanırken, İsrail ordusu önceki iki operasyondan daha şiddetli ve kapsamlı bir operasyonla onlarca nükleer tesisi, savunma sistemini, askeri üssü ve Devrim Muhafızları komutanlarının karargahlarını hedef aldı. ABD hükümetinin bilgisi ve koordinasyonu dahilinde gerçekleştirilen ve nükleer müzakereleri ilerletmek ve İslam Cumhuriyeti'ni teslim olmaya zorlamak için bahane olarak kullanılan bu operasyonda nükleer tesisler ve askeri merkezler imha edildi ve birçok üst düzey Devrim Muhafızları ve ordu komutanı öldürüldü.
İsrail Hava Kuvvetleri'nin Mossad ile koordineli olarak gerçekleştirdiği avcı-bombardıman operasyonu, Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) komutanlarının övünme ve abartmalarına rağmen İslam Cumhuriyeti rejiminin savunma, güvenlik ve istihbarat sistemlerinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha gösterdi. Bir gün önce ABD, İslami rejimin olası bir misilleme operasyonuna hazırlık olarak bölgedeki büyükelçiliklerini tahliye ederken, İslam Cumhuriyeti DMO komutanlarının toplantısı için güvenli bir yer bile sağlayamadı. Devrim Muhafızları komutanları ve nükleer bilimciler, İslam Cumhuriyeti'nin ana başlatıcılarından biri olduğu savaş ateşinde yanmaktadır. Ancak bu savaşın devam etmesinin ve İslam Cumhuriyeti rejiminin İsrail ve Amerikan hükümetleriyle bombardıman ve füze çatışmasının sonuçları bununla sınırlı kalmayacaktır.
Bu askeri çatışma ve İran'daki savaş atmosferinin yoğunlaşması, güvensizliğin yayılması, nükleer radyasyon riski, yoksulluk ve ekonomik sefaletin yanı sıra, her şeyden önce emek ve kitle mücadelelerinin ilerlemesini ve gelişmesini ve İslam Cumhuriyeti rejiminin devrimci yoldan yıkılması için mücadeleyi sekteye uğratmaktadır. İslam Cumhuriyeti rejimi, savaş atmosferini, baskı ve polis devleti koşullarının yoğunlaştırılmasını kullanarak İslami sistemin devrimci yollarla yıkılması mücadelesinin gelişimini sekteye uğratmak ve bu hareketi ve iç düşmanı bastırmak istemektedir. ABD hükümeti hala İslam Cumhuriyeti'ni devirmek niyetinde değil, daha ziyade İsrail operasyonlarının baskısını da ekleyerek İslam Cumhuriyeti rejimini nükleer krizle ilgili müzakerelerde teslim olmaya zorlamak istiyor. Ancak İslam Cumhuriyeti şimdiye kadarki maceralarına devam ederek İran topraklarında uranyum zenginleştirmekte ısrar ederse, askeri ve füze çatışması devam edecek ve bombalamalar sürdükçe, burjuva ve sağcı muhalif güçlerin yardımıyla alternatif bir hükümet kurma ve İslami hükümeti devirme girişimi, ABD ve İsrail'in Ortadoğu'da istedikleri bölgesel düzeni ilerletme projesinin bir parçası haline gelecektir. Nükleer bir İslami hükümetin ABD ve İsrail'in arzuladığı bölgesel düzende yeri yoktur.
Bu nedenle, defalarca vurguladığımız gibi, İslam Cumhuriyeti rejiminin nükleer program nedeniyle ABD ve İsrail ile yaşadığı savaş ve çatışmanın İran ve bölge işçi sınıfı ve halkının çıkarlarıyla hiçbir ilgisi yoktur. İslam Cumhuriyeti rejimi, hayatta kalma stratejisi doğrultusunda, toplumun zenginliğinden ve İran işçi ve emekçilerinin çektiği acı ve sömürünün sonuçlarından elde edilen yüz milyarlarca doları, dumanı doğrudan İran halkının gözüne giren nükleer proje ve programlara harcamıştır. İslam Cumhuriyeti rejiminin ABD ve İsrail ile savaşı ve çatışması, şimdiye kadarki politikaların bir devamıdır ve her iki tarafta da gerici ve kapitalist bir savaş ve çatışmadır. Bu savaşın yayılma tehlikesinden kurtulmak için İran işçi sınıfı, emekçileri ve özgürlükçü insanlarının İslam Cumhuriyeti'ne karşı mücadeleyi genişletmek ve yoğunlaştırmaktan, saflarını örgütlemek için daha yoğun bir çaba sarf etmekten ve kitlesel bir ayaklanma ve İslam Cumhuriyeti rejiminin devrimci bir şekilde yıkılması için ülke çapında bir önderlik oluşturmaktan başka seçeneği yoktur. Bazı burjuva muhalefet güçlerinin heveslenmesine ve halkı, yüksek derecede örgütlenme ve beceri gerektiren ve henüz gerçekleştirmeye hazır olmadıkları bir ayaklanma gibi erken önlemlere yönlendirmesine izin verilmemelidir.
İran Komünist Partisi, bu gerici savaşı ve çatışmayı kınarken, İran'ın tüm işçilerini, emekçilerini ve özgür insanlarını İslam Cumhuriyeti'nin devrimci yollarla yıkılması için mücadeleyi genişletmeye ve yoğunlaştırmaya çağırır ve işçi hareketinin ve diğer ilerici toplumsal hareketlerin aktivistlerini ve liderlerini örgütlenme çabalarını genişletmeye ve ülke çapında eşgüdümlü bir liderlik oluşturmaya çağırır. İran ve bölge halkları ancak İslam Cumhuriyeti'nin devrimci yoldan devrilmesinin önkoşullarını hazırlama çabalarını ve mücadelesini hızlandırarak ve yoğunlaştırarak bu cani rejimden kurtulabilir, burjuva ve sağcı muhalif güçlerin halkın sırtından bir alternatif yaratma çabaları boşa çıkarılabilir ve Ortadoğu'nun işçilerinin ve ezilen halklarının önüne ABD ve İsrail'in emperyalist ve gerici bölgesel düzenine karşı parlak bir ufuk açılabilir.
Bu gerici savaşa hayır!
Kahrolsun İslam Cumhuriyeti rejimi!
Yaşasın özgürlük, eşitlik ve işçi hükümeti!
İran Komünist Partisi Merkez Komitesi
18 Haziran 2025
kaynak: https://cpiran.org
çeviri: Enternasyonal Marksist-Leninist Arşiv